30 Nisan 2016 Cumartesi

Evciğimizden


Bir vagon içinde, kavuşmuş, pür-halecân, sessiz;
temevvüc eden semânın a`mâkine dalmıştık biz.

Başım tam göğsünde, kalbinde idi. Her nefesin
beni yerimden zıplatır, âb-i rûha işler idi sesin.

Sonra bir evcik gördük kenârda, ne diyordun?..
Şu evcik bizim olsa!.. Yâ... Ne âmâl-i sâf-derûn!

İndik ilk durakta, hatırlarım, hep oraya yürüdük,
kalb-şiken sevdâmızı o evciğe berâber sürüdük!

Dedin:  Bizim olsa, bak pek güzelmiş, ne dersin?..
Dedim:  Onu bilmem, yalnız sen, sen güzelsin.

Tüm gün gezdik, yaylalarda evcik hayâli kurduk;
lâkin o hayâli yine biz, yine kendimiz soldurduk!

Bir bâd-ı peyem-res, pür-hânde ezhârı soldurdu!
Bir bâd-ı peyem-res, kalbimdeki nârı soldurdu!

Gittiğin o kollarda, dilerim ki pek mes`udsun sen,
evciğimizden ancak sana neşîdeler yazarım ben.

30, IV, 2016

26 Nisan 2016 Salı

Leyliye


Yalnız sâkit bir elhân... Ooh, hayâl-perverde
ihtizâz ediyor gibidir gürîhte bir âb-ı bârân;
bu mevce kapılır, haylaz, kaçarım hâbımdan.

Bak, aheng-i girye-feşân karşısında bir perde
uçuşmak istiyor gibi bâd-i bükâ ile sallanır;
zarar yok, o, bu levhâyı ne vakit görse tanır…

Masanın üzerinde, bakınız, bir iki eski risâle;
yanındaki sünbüller boyun eğmiş, solgun,
gelmez can vermek elinden kalb-i mazlûmun.

Böylece bakarım karşımdaki rûh-i tağdîle,
perdenin ardında râkid, bembeyâz bir deniz,
âgûşumda bir bebekmiş gibi sallanır, sessiz.

Âh, ey şikeste hayât! Ey, kalb-i elem-perverim!
Bırak saçlarınla sallansın, sallansın gene rüzgâr,
mâssetsin sûretini semâdan sızan yağmurlar!

Rûh-i perestişkârânem! Bak, artıyor kederim
temâşâ etdikçe kalbimdeki makber-i meyli,
böyle geçmekde, -yazık!- ömrümün her leyli!..

Peki mutmain mi vicdânın, ey, leyl-i serâir?
Yine dağılacak, süslenip sabâh olacaksın,
sen gitdikçe, âh, bu rûhu hangi emel sarsın?..

Bir semâ ki, hasret-i mâhımla mütegayyir...
İşte sabâh oluyor, karşımda o deryâ-ı sükûn;
mehtâb-ı zî-huzûr, sen niçin gülümsüyorsun?..

Frédéric François Chopin - 24 Préludes, Op. 28: No.15 in D Flat Major


26, IV, 2016

24 Nisan 2016 Pazar

Eshâr-ı Bahâr


Eshâr-ı bahârı seyrediniz… Hep şûh-ı mülevven!
Hep yeşil, dest-i hazândan girîzân yapraklar tâze,
beyaz bir güvercin zî-huzûr, mevkin-i lâlinden
                                 pür-neş`e başlar pervâze.

Bir tirâje-i münevver izler ufuktan, pür-handân
şu ezhâr-ı hayâtı… Güzelsin, ey hande-zen çiçek!
Yazık!.. Ezince pâyinde seni mengene-i hazân
                                nûrun müebbeden sönecek.

Evet, sönecek!.. Her çiçek için solmak mukadder…
Sen de söneceksin, emel gibi, ey gonce-i rengîn!
Lâkin ne zarar eğer pür-sâye örtülürse mezher?..
                                Sen solsan da güzelsin.

Solsan da güzelsin!.. Ey, seng-i mezâr-ı rûhum,
medfenimde saçılsa sünbülünden uçuşan ıtır
belki mesrûr olur penâh-ı sükûn-ı mecrûhum.
                                Nîsân kalbimde yaradır.

24, IV, 2016