Ağlayan, rûhu dağlayan siyâh-renk sokaklarda
birkaç lambanın ziyâsı gönlümü eyliyor tehzîz.
Şu dem-beste bülbüller durur fecî’ saçaklarda,
âciz ve sessiz.
birkaç lambanın ziyâsı gönlümü eyliyor tehzîz.
Şu dem-beste bülbüller durur fecî’ saçaklarda,
âciz ve sessiz.
Semâ güneş görecek elbet… Lâkin ne zaman?
Ziyâ raks eyliyecek şu cihânın süsüyle... Zillet,
rûhu solduran, dağılacak şu şebreng duman;
bekle ve seyret.
Ziyâ raks eyliyecek şu cihânın süsüyle... Zillet,
rûhu solduran, dağılacak şu şebreng duman;
bekle ve seyret.
O sisli, kömür gözlerin ki en zifirî siyâhtan
bana bakmakta: Âh, nasıl da mâsumânesin!
«Cihândadır melekler!» diyen Allâh'tan
bir nişânesin.
bana bakmakta: Âh, nasıl da mâsumânesin!
«Cihândadır melekler!» diyen Allâh'tan
bir nişânesin.
Eski Şeyler
9, VI, 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder