Ey, rabb-i mümkînât!
Her şeyin yaratıcısı, yoktan vār eden, ulvî vâhib-ül-âmâl!
Gönüller vardır aşkınla
şeydâ; rûhlar vardır, bulur sevdânla iğtilā...
Ama şu var: Sadâ yalnız
ses değil.
Daha evvel ben miydim müntehil?
Daha evvel ben miydim müntehil?
Yâ Rabbî! Ey, hâkîkat-i
mükellef! Lâleler, güller, sümbüller hep senin eserindir.
Kulların vardır bî-hudûd eserinde -ki onlar- ile'l-ebed senin esîrindir!
Allāhım! Ben ki hep senin meczûbunum.
Kulların vardır bî-hudûd eserinde -ki onlar- ile'l-ebed senin esîrindir!
Allāhım! Ben ki hep senin meczûbunum.
Affet! Tüm günâhlarımdan mahcûbunum.
Ey, eşsiz, emsâlsiz saadetim!
Şevk-i behâr, hâr-ı sayf, serd-i şitâ, hüzn-i hazân...
Adını anar, sende seni ararım bıkmadan. Lâkin -efsûs ki- zaman zaman:
Gaflet ederim ve her şey pür-sükûn olur;
senden geçsem hayâtım ser-nigûn olur!
Adını anar, sende seni ararım bıkmadan. Lâkin -efsûs ki- zaman zaman:
Gaflet ederim ve her şey pür-sükûn olur;
senden geçsem hayâtım ser-nigûn olur!
İlâhî! Bir sen varsın
benin ötesinde, sen varsın zâtımın kalb-i şiftesinde!
Ey, âlemlerin sonsuzluğa yansıyan sesi! Sensin, sen, rûhumun mâ'kesi!
Ey, âlemlerin sonsuzluğa yansıyan sesi! Sensin, sen, rûhumun mâ'kesi!
Ben ki zâtınla olmuşdum
şûhperver,
fî'l hakîka varlığın yoktan birer birer
mübeccel, güzel hârîkalar vār eder.
Sana varmak... İşte, bu mukadder!
fî'l hakîka varlığın yoktan birer birer
mübeccel, güzel hârîkalar vār eder.
Sana varmak... İşte, bu mukadder!
Hallâk-ı lâ-yemûd! Yalnız seni yâd ederim kalb-i nâle-meşhûnumda;
nişânesidir şu hep gördüğün katre-i lerzedârım kalb-i meftûnumda.
nişânesidir şu hep gördüğün katre-i lerzedârım kalb-i meftûnumda.
Ben hep senin aşkından hodkâmım.
Ye'sim yok! Fakat niçin bu ahzânım?
Mâzîde kaldı artık tüm o bednâmım,
bak, senden vücûd buldu ilhâmım!
Al şu garîbân-ı bî-tâbı nûrlarla muntazır cinânına, biraz huzur bulsun.
Mezârımda bir hat, budur kâfî:
«HÜV-E'L BÂKλ
fezâyse rûhumun âşiyânesidir,
ki cebhe-i hüznüm nişânesidir.
Ye'sim yok! Fakat niçin bu ahzânım?
Mâzîde kaldı artık tüm o bednâmım,
bak, senden vücûd buldu ilhâmım!
Al şu garîbân-ı bî-tâbı nûrlarla muntazır cinânına, biraz huzur bulsun.
Mezârımda bir hat, budur kâfî:
«HÜV-E'L BÂKλ
fezâyse rûhumun âşiyânesidir,
ki cebhe-i hüznüm nişânesidir.
Ey, lâ-şerîke-leh Allāhım! Bak, şimdi susmak bilmiyor lisân ü vicdânım!
Ey, ey, âlemleri aydınlatan
Allāhım!..
Al beni, dinsin, bitsin şu «eyvāh»ım!
Al beni, dinsin, bitsin şu «eyvāh»ım!
7, II , 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder